bugün

entry'ler (69)

evli kadınlara ilgi duyan erkek

karakterin cinsiyeti olmaz. erkek ya da kadın evli birine ilgi duyuyorsa şerefsizdir, karaktersizdir.

hele evli bir birey başka evli bireye ilgi duyuyorsa eğer, başlı başına orospu çocukluğudur.

aksini iddia eden godoştur.

fatih terim

her sezon kendi fatih terim' ini çıkarmaya çalışan eziklerin, sallamak için sıraya girdiği türk futbol tarihinin gelmiş geçmiş en iyi yerli teknik direktörüdür.

neden bizim fatih terim' imiz yok diye ağladığınızı biliyoruz. biat edeceksiniz.

son ekleme; arda turan haklı beyler.

üstteki yazar hakkındaki fikrini söyle

iyi bir galatasaraylı. falcao aşığı.

fernando muslera

ömrümden beş sene alıp kendisinin takımımızla olan sözleşmesine ilave edebilirler, gık çıkartmam. öyle seviyorum.

uruguay'da sadece yol paramla sokakta kalsam ve o parayı istese hiç 'ulan milyon dolarların var, ben ne bok yiyeceğim' demem. öyle seviyorum.

ihtiyacı halinde, hangi organım lazımsa naklini kabul ederim. öyle seviyorum.

'muslera oturum açtı' diye reklam iletisi gelse, reklam olduğunu bile bile tıklarım. öyle seviyorum.

saydıklarımdan ilk üçünü babam için de yaparım ama dördüncüyü yapmam. galiba babamdan fazla seviyorum bu adamı.

lorik cana + bir miktar para karşılığında seni bize gönderen lazio başkanına hala duacıyım.

iyi ki bizimlesin nando. nam-ı diğer bay haksız rekabet.

yıllar sonra sözlüğe dönen yazarlar

(bkz: seytaninfisildadiklari)

özlemişim buraları. yıllar geçti ancak alışkanlıklardan kolay vazgeçilmiyor.

türkiye nin dünya kupasına gitme olasılığı

adriana lima ile sevişme ihtimalime eşittir. bir şekilde bebeğimle tanışma şansım oldu diyelim;

-çok yakışıklı değilim ama elimiz yüzümüz düzgün çok şükür. yine de onca herif varken bana zor bakar. (grupta ancak 2. olabilecek türkiye seviyesi)

-şu an boşta değil zaten (evli), bekar olsa dahi çevresinde de sırada bekleyen çakal çoktur aq yerinde. (macaristan ve romanya)

-eğer frekans tutturursam iyi laf yaparım. zaten bağlarsam buradan bağlarım anca. (arda turan, selçuk inan, burak yılmaz gibi oyunculara sahip olmak)

-bünyemde para sıkıntısı mevcut (adriana' ya yetmez param aga) yani laf cambazlığıyla aklını çelmek bir yere kadar, hesap ödetmemek falan değil de karşısında ezilmemek lazım aga bu zor bir faktör. (play-off)

tablo ortada. eğer dünya kupasına katılırsak ben de adriana lima için şansımı denerim usta. zaten o zamana kadar vücut da fit olur. turnuvaya bi katılayım da sonrasını türkiye gibi getiririm.

uzatma be oğlum öyle bir şansın yok dediğinizi duyar gibiyim.

haklısınız. ancak türkiye' nin benim kadar bile şansı yok. 7/24 her yerde bu ihtimal konuşuluyor.

özet; yoktur öyle bir şans. avutmayın kendinizi.

hoşlanılan kızın aniden gelip öpmesi

(bkz: basket geçerli bir de faul)

kız kardeş sevgisi

yıllar sonra tattığım, sevgilerin zirvesinde yer alabilecek bir sevgidir. ilk başta her şey güzel gitse dahi zamanla kız kardeş büyüyecek, tercihlerini yapacak, okul-iş derken bir bakmışsın ki karşına zibidinin tekini çıkaracak.

"abi ben bu adamı (aslında çocuğu demek istiyor) çok seviyorum" diyecek.

sahiplenme duygusunun vermiş olduğu şaşkınlık ve sinirle, kabul etmeme, sürekli çocuğun açıklarından bahsetme gereği duyulabilir. mutlaka olacaktır.

bu işin takımı-rengi olmaz diyenlerden biri değilim maalesef. benim kardeşim karşıma sarının yanına laciverti tercih etmiş birini ge-ti-re-mez!!

gönül bu belli mi olur? dediğinizi duyar gibiyim.

haklısınız. aynen öyle oldu.

gözümden sakındığım bitaneciğim yaptı yine yapacağını. ama pes etmiş değilim yani.

şimdi gelelim sana;

mutlaka yakalayacağım açığını. uyanık ol. akıllı ol...

bana bak sarıyer' e taşınma arefesinde olan concon. oralarda civatalarını gevşetmiyorsun, efendi gibi okulundan eve- evden okula gidiyorsun.

delikanlı oluyorsun öncelikle, aslını inkar etmiyorsun. urfa' lıysan urfa' lısın, mardin' se mardin. anne-baba istanbul' lu olması bişey değiştirmez. kamilliğin lüzumu yok. melo' nun türkiye şubesi gibisin zaten. kapkara bi adam. kendine fazla güvenmiyor, kızı üzmüyorsun.

onu benden almak senin için zor değil aslında. imkansız gibi birşey. uyandırayım da sonra "vay ben duymadım, vay ben bilmiyordum" deme...

şimdilik bu kadar. ha birde çizimlerini zamanında yap, devamsızlık yapma. bunlardan dolayı tekrar bi şikayet alırsam eğer....

neyse !!!

kız vermek

kız istemekten daha zor bir durumdur. kızım olmadığı için bilemem ancak, kız babasının neler yaşadığı az çok tahmin edebilirim.

kızım olmasa dahi, kız kardeşimi mutlaka istemeye geleceklerdir zamanı gelince.

evet evet sen delikanlı. iyi oku bunları.

o kızı benden almak biraz zor olacak senin için. neden mi? oku evladım oku. muhtemel diyaloglar;

çocuğun babası: efendim sebebi ziyaretimiz belli. çocuklar birbirini görmüş beğenmiş. allahın emri peygamberin kavliyle kızınızı oğlumuza istiyoruz.

ben: kısmet bu işler. oğlumuz ne iş yapar?

oğlan: peyzaj mimarıyım efendim.

ben: maddi durumunuz yerinde sanırım.

oğlan: 2 evimiz var efendim. birinde oturuyoruz, biri kirada. çok şükür kendi yağımızla kavruluyoruz.

ben: aman evladım çok şükür tabi. peki içki-kumar gibi alışkanlıklarınız var mı?

oğlan: kumarla işim olmaz. içki ise alışkanlık olamaz benim için.

ben: arada 2 tek atılır tabi evladım. bu arada hangi takımlısınız?

oğlan: fenerbahçe' liyim efendim. babadan oğula devam ediyor bu gelenek bizde.

ben: evladım senin bi gözün küçük mü? konuşurken de ağzın yamuluyor.

oğlan: aman efendim olur mu öyle şey.

ben: kızzzzz gel bakim buraya. bana alkolik, kumarbaz hatta ve hatta elin gavur italyan' ını getir ama fenerli getirme.

yok size kız mız falan. hadi canım başka kapıya...

umarım anlamışsındır evlat.

tehdit mi? hayır canımmmmm.

sadece küçük bir uyarı...

penis

birden fazla isme sahip olan organdır. türlü hikayelere ve fıkralara konu olmuştur.

penis beyinden zam istiyor;

ben penis olarak asagidaki nedenlerden dolayi zam istiyorum...
bedensel olarak çalisiyorum...
her isimde mutlaka kafamida kullaniyorum...
hem derin,hem yüzeyel islerde çalisiyorum...
tatil,bayram tatilim ve senelik izinlerim yok...
karanlik, havasiz ve rutubetli ortamlarda çalisiyorum...
çalisma ortamim çok sicak ve fazla mesai ödenmiyor...
yaptığım işlerde hastalığa kapılma olasılığım çok yüksek buna rağmen sosyal güvencem yok.

beynin penise cevabı

sevgili penis,

zam isteginiz degerlendirildi ve asagidaki gerekçelerden
ötürü olumsuz karsilandi.
araliksiz 8 saat çalisamiyorsunuz...
kisa zamanda yorulup,saatlerce uyuyorsunuz...
verilen isleri seçip her isi yapmiyorsunuz,itiraz ediyor,uyumsuz
davraniyorsunuz...
basina buyruk davraniyor,kendi çalisma sahanizdan çok
baskalarinin çalisma yerleri ile ilgileniyorsunuz...
kendiliginden ise baslayamiyorsunuz,sürekli tesfik ve motivasyon
bekliyorsunuz...
isiniz bitmeden bazen isinizi terk ediyorsunuz...
çalisirken is elbisesi kullanmiyor,hatirlatinca itiraz ediyorsunuz...
isiniz bittiginde arkanizda daginik ve pis bir ortam birakiyorsunuz...
60 yasina yaklasmadan çalisamaz hale geliyorsunuz...
ve belirtmeden geçemeyecegim sürekli yaninizda ki süpheli iki
topla görülmeniz düzensiz yasam sürdügünüzü gösteriyor...

17 haziran 2013 fenerbahçe basın toplantısı

toplantı programı tahminen şu şekilde olacaktır.

1-aziz yıldırım' ın konuşması,

a) sturm graz maçından görüntüler

b) türkiye'ye şikeyi galatasaray getirdi konulu açıklamalar

c) denizli maçından tehditler

ç) masa tenisi ve amatör branşlardaki kupaların konuşulması

d) 93 ankaragücü maçına göndermeler

e) fenerbahçe üzerine oynanan oyunlara göndermeler

d) konuşursam yer yerinden oynar temalı tehditler

f) faiz lobisine karşı açıklamalar

g) memleket elden gidiyor ne futbolu bağlaması

h) atatürk'ün mektubunun okunması

ı) fransız lobisi üzerine komplo teorileri

i) havuzdan çekiliriz tehditleri

j) tekrar galatasaray'ı ve trabzonspor'u suçlama

k) son tehditler

l) aziz yıldırım' ın ağlaması ve şekerinin yükselmesi sonucu tıbbi müdahale. ve kendini paraladı, fenerbahçe için sağlığından oldu imajının verilmesi.

m) herkesin ayağa kalkıp istiklal marşını okuması ve kapanış.

fifa 99

takımı öndeyken zaman geçiren kaleciye kayıp, kırmızı yiyip maçı 10 kişi sürdüren delikanlı bir nesil yetiştirmiş oyundur.

"q" tuşuna bastığımız anda gattuso-cantona karışımı bi hareketle adama dalıp kartı yiyip rahatladığımız efsanevi oyun, giriş müziğinden bahsetmiyorum bile.

san marino milli futbol takımı

türkiye milli futbol takımından üstün bir takımdır.

hemen vurmayın ya. önce bi okuyun lütfen.

bir kere bu takım da her 4 yılda bir dünya kupası eleme gruplarına katılıyor, türkiye milli takımı da.
bu adamlar da gruptan çıkamıyor, türkiye milli takımı da.
bu adamlar da futbol oynuyor, türkiye milli takımı da.

üstün oldukları taraf ise, bu takımda oynayan oyuncuların tamamının 2. bir mesleği var, bizimkilerin yok. bu adamların bir çoğu üniversite mezunu, bizimkilerin çoğu lise terk.

kazandıkları yıllık ücret, bizimkilerin maç başı ücretleri kadar.

başka sözüm yok.

robinson zapata

gecenin köründe aklıma nereden geldi bilmiyorum. aklıma geldiği gibi uykumun kaçmasına neden oldu.

napolyon bir savaşta 12. bataryanın 2 saattir ateş etmediğinin farkına varır.
batarya komutanına sebebini sorar.
10 sebebimiz var der batarya komutanı.
say bakalım der napolyon.
1- cephane bitti
2-....

sus lan der diğerlerini sayma.

benim içinde tam bu şekildedir.

galatasaray sahaya çıkıyor.

kaledeeeeee, zapata

sağ bek sab.... dur sayma allahını seversen, tamam. sus gözünü seveyim sus.

galatasaray'ımın gelmiş geçmiş en kova kalecilerinden biridir.

selçuk inan

pençeleri ve dişleri çok keskindir.
uzun ve güzel bir yele ile süslü olan saçları vardır.
omuzlarının üzerine kadar dağılan bu perçem, kızdığı zaman kabarır.
savunmada ve av sırasında birlik halinde olurlar, aksi durumda yalnızlığı severler.
avını tek bir hareketiyle etkisiz hale getirebilir ve en büyük özelliği lider özellikli olması.

doğadaki, evrendeki aslan = futboldaki selçuk inan

kıvır kıvır saçları, yele gibi.
kızdığı zaman çatan kaşlarıyla, savunmada ve hücumda arkadaşlarına attığı paslar,
yalnızlığını ise bireysel performansıyla yorumlarız.
liderliği de gerçek üstü bir kavramdır, kaptandır.

kendisinin aslandan tek farkı, aslan kendisinden küçük avları da severken,
selçuk daha çok bıyıklı orangutan avlar...

gençlerbirliği

büyüklere her sezon sıkıntı yaşatan ankara takımı.

hele 90' lı yılların sonuna doğru daha çok korkardım bu takımdan.

kadroya bakarsanız eğer;

kalede; ramazan

defansta; rahim ve yasin.

kur'an-ı kerim hattı gibi.

galatasaraylı

bu yazı galatasaray kazandığı zaman her şeyi toz pembe görüp, kaybettiğinde takımı itin götüne sokmaya çalışan galatasaray taraftarları için yazılmıştır.

14 yıl...

o dönemin sonlarına doğru dönseniz, üzerine sarı-kırmızı'yı çekivermiş birini bulup sorsanız "şampiyon olmak ne demek?" minvalinde. derdi ki "şampiyonluk mu? şampiy... kusura bakmayın ama hatırlayamayacak kadar uzun zaman oldu"
evet, kaçmayın oradan. bulmuşken böyle birisini usunmadan sorun.
-inanç nedir?
+galatasaray.
peki ey yüce insan, sen söyle! inanç varken umutlar tükenir mi?
…

ne kadar ısrar ederseniz edin, zorlayın. o, galatasaray! diyecektir. çok bekledi… dalga geçercesine, sinirleri alnmışcasına umursamadan. tek bildiği yoldan, sevdasından sapmadan! inanç ve sevginin kutsal karışımından mıdır nedir bilinmez ama yıllar sonra, o gün geldiğinde…

takribi 50.000 küsür kişi, şampiyonluk maçı, hep bir ağızdan; ‘ seni sevmeyen ölsün!’
cevat… muhammet…

maç başladı. daha 20 dakika geride kalmadan frikikten attı biriciğimiz, cevatımız. akabinde dakikalar elli küsüre geldiğinde muhammet… attı be! ne attı be!.. skor olmuş mu 2-0 ? sami yen coşmuş mu durmamacasına?
an geldi eskişehirspor golü buldu. tamamıyla buz kesmişti her ne kadar tavrından taviz vermemeye çalışsa da mabed. az değil. kalmış 15-20 dakika… simovic’in elleri belki de hiç bu kadar titrememişti. sorsanız cevat’a, belki de hayatının en anlamlı golüydü. uğur, hiç böylesine yorulmamıştı. sahaya çıkan bütün aslanlar inancıyla oynadı. bu nasıl bir inanç? şu bahsettiğimiz, dönemin taraftarında bulunan, sevgi ile bağlılığın kutsal karışımında ortaya çıkan inançtan.

konu açılmışken sami yen' i yad etmeden olmaz. ali sami yen, son dönemlerindeki gibi 30.000 bile değil. o zaman ise günümüzde bile olmayan 30.000’in 2 katı kadar ağlayan galatasaraylı vardı orada. göz yaşlarının ilk defa sel olduğunu görmüştü kimisi.

sen, günümüzün modern galatasaraylısı! uefa kupası’nı, süper kupa’yı gördün. üst üste şampiyonluklar yaşadın. sen hiç 14 sene bekledin mi ha nankör? kitle iletişim araçlarının sunmuş olduğu rahatlıkla evinden, cebinden, iş yerinden takım desteklerken düşündün mü yağmuru, çamuru, 365x14’ ü ?
senin bir kuşak üstün efendidir. bu tavrına ağzını dahi açmaz. lakin seni ciddiye de almaz. saygı, hoşgörü, ruh, ayrıcalık ve en mühimi o inanç kalmamış yahu sizlerde. isim mi vardı? marka mı, tek tip pankart, taraftar, tezahürat mı vardı? rakip oyuncuya tutulan lazer, atılan su şişesi mi vardı? maçlardan sonra teker teker analiz mi vardı ? kanal bolluğu mu vardı be nankör? ah ulan nankör, kıymet bilmiyorsunuz. metrobüs ile, şahsi arabanızla, son model toplu taşıma araçları ile maçlara geliyorsunuz. yine de nankörlük yapıp ardınıza bakmak istemiyorsunuz. metin’i düşünmek varken küme düşmeyi bile göze alıyorsunuz. hani o hırs? 14 senenin götürdüklerini topladığın zaman ne çıkıyor biliyor musun? kocaman bir hırs yumağı. galatasaraylı babana, amcana sor sen bunu. o hırs akıllarına geldiğinde yaşlarına bakmaksızın çıkarlar sahaya. top diye oynarlar seninle. galatasaraylının hırsı da, inancı da, özgüveni de bunu gerektirir. şereftir o’nu sevmek. yükselecek arş’a kadar…

eski toprak hakikaten mütevazı. paraydı, puldu, yıldızdı… umursamaz. futbolcunun yıldızı o taraftar sayesinde oluşurdu. senin ata taraftarın böyleydi işte. peki ya şimdi niye burnu dik gezmek?
şimdi okudumuş olduğunuz galatasaray futbol takımı’nın tarihini sadece biz türkler olarak düşünmeyin. geçmişimizde gönül veren ecnebiler de mimardır. gönlüyle oynayan ecnebiler de… ben onlardan birini bile hatırlamayı unutursam utanıyorum. peki ya sen nankör galatasaraylı? bu umutsuzluk, umutsuzluğunun sebebi nedir yüce galatasaraylı?

azıcık şerefin, birazcık galatasaraylı yüreğin varsa her koşulda takımına güvenmeyi bil. hiç kimsen yokmuş, bu renkleri koruyacak başka biri daha yokmuşcasına savun takımını. göğsünü ger onun için. fakat bunu yaparken yine de bil ki milyonlarca omuz omuza verdiğin yoldaşın var. birbirinizi tanımadığınız halde farklı zamanlarda, ayrı mekanlarda ağladığınız, sevindiğiniz, koca bir yolun sonunu senelerce de olsa beklediğiniz ortak yanınız var. siz, galatasaraylısınız!

dedesinden, amcasından, babasından kalan sarı-kırmızı tohumu bir şekilde yeşillendirmeye çalışan, solduğu ve kuruduğu zamanlarda dahi geçmişini düşünüp gözyaşlarıyla ıslatarak canlandıran kardeşinizden sevgilerle...

nestor fernando muslera micol

epey zaman geçmiş olmasına rağmen aklıma geldi, manisa maçında tribünlerden ismini duyduğunda, fatih terim'den izin çıktığında yüzündeki ifade ne kadar samimi ne kadar mutlu olduğunu gösteriyor. yahu galatasaray için 2-0dan 3-0 yapan sıradan bir gol ama o adam için sıradan bir gol değil işte. golden sonraki sevinci, arkadaşlarına sarılışını o kocaman sırıtışını görünce etik diye zırlayan insanların duygusuz olduğuna inanıyorum. yahu, bir insan muslera'yı neden sevmez, neden ona antipatiyle bakar anlayamıyorum. tamam melo için çirkef desinler, ujfa için messi örneğini versinler ne bileyim kulp taksınlar ama el insaf bahsettiğimiz adam muslera. dünyanın en sempatik futbolcularından biri, yahu git messi'den dahi nefret et ama muslera'dan neden nefret edilir. aklım mantığım almıyor. kendisi bizim takımda değil de fenerbahçe'de de oynasa o gol sevincini görsem sesimi çıkarırsam ne olayım. alex'in oğlunun sahadaki hallerini izlerken gülümsedim muslera'ya ağız dolusu küfür edildiği gün. yıllar sonra hatırlamayacağımız bir maçı unutulmaz kılmıştır. volkan babacan adlı at hırsızı modundaki adamın kalesine golünü atması da adaletin nasıl bir şey olduğunu göz önüne serdi zaten. sen bütün sene hiçbir halt yapma takımın küme düşsün, ülkeye yeni gelmiş gencecik senden kat kat daha yetenekli muhtemelen 5 mislin para kazanan, senin tanınırlılığının 987456318 katı kadar tanınan bir adam için "ahahah nasıl gol yedi" minvalli tweetler at, bunu bir kez filan da değil defalarca yap. keser döner sap döner gün gelir hesap döner sözünü tamamen unut, sonra maçtan sonra etik diye ağlayıp hakeme salla, yok ya. o kadar basit değil volkan (babacan) efendi.

düşünsenize bu gol videosunu izleyen, taraftarın onu penaltıya istemesine şahit olan, gol sevincini gören ülkesindeki insanları, italya'da onu tanıyan napıyo nediyo diyen insanları. nasıl gurur duymuşlardır.

benim için dünyanın en iyi kalecisidir, dünyanın gole en güzel sevinen kalecisidir yalnız olmadığımı da adım gibi biliyorum, iyi ki armamızın altında. kocaman gülüşü şampiyonluk kupasını tekrar kaldırırken daha da büyüsün. daha da fazlalaşsın. seviliyorsun kerata.

yaran facebook iletileri

başarı hamile kalmak gibidir. sonunda herkes sizi tebrik eder, ancak o ana kadar ne kadar sikildiğiniz kimsenin umurunda değildir.

galatasaray taraftarı

kalksana ayağa!!!
neden bir köşeye çekildin, gözlerin nemli, ellerin başını kavramış bakıyorsun amaçsız amaçsız...
yıkıldın mı ? utandırdılar mı seni ? bir daha bakamayacak mısın yüzüne kimsenin ?
hep susacak mısın? iyi öyleyse dinle bari;

ülkene oyunlar yapılıyor,3-0 yeniliyorsun, buraya geliyorlar. maçın bitiş düdüğü çalıyor ve 5-0... ağlıyorsun...
8 numaranın en çok yakıştığı çok uzaktan bir öpücük konduruyor topa tam sağ köşeye...ağlıyorsun...
parkende binler orada, milyonlar burada ayakta, bir adam geliyor, ayağının üstü ile topu sol alt köşeye vuruyor.... ağlıyorsun...
istanbul da tribündesin, sağ kanattan 14 numaran topu taşıyor, ortalıyor, ortada esmer bir adam. yarım metre zıplayıp vuruyor kafayı...ağlıyorsun...
yine rakiplerinin cehennemi, kendi cennetindesin. can havli ile son saniyede orta geliyor ceza sahasına, adamın biri çekiyor forvetimizi, bu sefer es geçmiyorlar çalıyorlar penaltıyı. ümit geçiyor topun başına sen oraya hiç bakamıyorsun ama zaman bu illa geçecek. o topa vuruyor...ağlıyorsun...
bütün maç kırgın olduğun adam 90+ da, kornerden seken topa allah ne verdiyse vuruyor... ve sen yine ağlıyorsun...

kalksana ayağa!!!

ağlamak istemiyor musun?